TMMOB Mimarlar Odası örgütlülüğünün 8 şubesi (Adana, Bursa, Çanakkale, Eskişehir, Gaziantep,
İzmir, Kayseri ve Muğla Şubeleri), 6 Ocak 2018 Cumartesi günü Mimarlar Odası Bursa Şubesi ev
sahipliğinde bir araya geldi.
Toplantıda, Mimarlar Odası’nın güncel durumuna dair değerlendirmeler yapılırken, geleceğine ilişkin
de görüş alışverişinde bulunuldu. Toplantıda ayrıca konuşulan konulara ilişkin bir deklarasyon
metninin hazırlanarak diğer şubelerle ve akabinde tüm Mimarlar Odası üyeleri ile paylaşılması kararı
alındı.
Deklarasyon şu şekildedir:
MİMARLAR ODASI’NIN MİMARLIKLA VE ÜYELERİYLE BARIŞMA VAKTİ GELMİŞTİR!
Mimarlar Odası’nın kuruluşundan bu yana gerek ülke gerekse mimarlık gündemimizde köklü
değişimler meydana gelmiş ve bu değişimler hem ülkemizi hem de mimarlığımızı olumsuz yönde
etkilemiştir.
Çığ gibi büyüyen bina üretimine karşın her geçen gün daha da daralan meslek alanımız, çok yakın bir
geçmişe kadar sayıları 20’yi geçmezken bugün 150’ye yaklaşan bir çoğunun niteliği tartışılır mimarlık
okullarımız, Açlık sınırında ücret alan binlerce ücretli çalışanımız, taşeron işçi kadrolarında kamu
kurumlarında ikinci sınıf vatandaş muamelesi gören kamu personeli meslektaşlarımız ve her yıl 4 bin
civarında üstüne koyan 50 bini aşkın üyemiz ile mesleğimiz açısından pek de iyi günler geçirmediğimiz
ortadadır.
Ülkemizde on yıllardır süregelen; son yıllarda ise artık sınır tanımayan kent yağması, tahrip edilen
tarihsel mirasımız, parsel bazında plan değişiklikleri ile delik deşik edilen imar planlarımız, hukuk
tanımaz yerel yönetimler ve bu kanunsuzluğa göz yuman ve hatta arka çıkan merkezi iktidarlar
karşısında Mimarlar Odası, 64 yıldır kamunun vicdanı olma sorumluluğunu da üzerine almış ve bu
görevi hakkıyla yerine getirmiştir.
Ancak özellikle son dönemlerde Türkiye’nin siyasi atmosferi ve yukarıda saydığımız olgular
neticesinde Odamızın, mesleğin sorunlarına bakışı konusunda zaafları meydana gelmiştir.
Merkezi düzeyde ortaya konulan keskin siyasi söylemler, mesleki hak arayışının önüne geçmiş; Oda
yönetimlerinin üyeler ile bağları kopmuş, üyelerimizin çoğunluğunda “Oda benim için ne yapıyor?”
sorusu dillere pelesenk olmuştur.
Meslekte haksız rekabet, sahte – imzacı mimarlar, telif hakları, mimarlık eğitiminde niceliğin niteliğin
önüne geçmesi, ücretli çalışan meslektaşlarımızın geçim ve güvence koşulları, kamu çalışanı
mimarlarımızın kadro durumları gibi onlarca mesleki sorununun karşısında, Mimarlar Odası’nın
merkezi düzeyde yaptığı açıklamaların daha çok ülke siyasetine yönelik karşıt söylemlerden ibaret
olması, Odamızın üyeleriyle olan bağlarını zedelemekte ve bir kısım medyanın maksatlı yayınları ile
de Mimarlar Odasının tüm yurtta ‘siyasi bir örgütlenme’ gibi algılanmasına neden olmaktadır. Odamız,
yerleştirilmeye çalışılan bu algıyı fırsat olarak gören merkezi iktidarlar eliyle her geçen gün biraz daha
etkisiz ve yetkisiz hale getirilmekte ve bu durum 50 bini aşkın mimarın tek güvencesi olan Mimarlar
Odasının saygınlığını zedelemektedir.
Bu sorun tespitinin ardından Mimarlar Odası ve Merkez Yönetiminin sahip olması gereken nitelikler
değerlendirilmiş ve şu şekilde sıralanmıştır:
1. TMMOB Mimarlar Odası’nın siyasi muhalefeti, Kent yağmaları, İmar yolsuzlukları ve Tarihsel
mirasın korunmasının yanında, Cumhuriyetin temel kazanımları, Atatürk İlke ve devrimlerinin
savunulması, özelleştirme karşıtlığı, laik bilimsel eğitim ve insanca yaşama hakkı talebinin önüne
geçmemeli; üst düzey siyasi tavır geliştirme eğiliminde olan meslektaşlarımız bu yaklaşımlarını siyasi
partiler çatısı altında değerlendirmelidirler.
2. Bir yerden sonra doğal şekilde Mimarlar Odası’nın yalnızca mali devamlılığını sağlamaya dönüşen
yönetim anlayışı kırılmalı; üye sorunlarına eğilerek ülke genelinde yayılan örgüte olan ilgisizliğin önüne
geçilmelidir.
3. Siyaseten uzlaşılmaz görünen iktidar sahipleriyle dahi üye menfaatine dayalı bir diyalog süreci
başlatılmalı ve üyeler için bulunulan taleplere gelecek olası olumsuz cevaplar üyelerimizle etkin
biçimde paylaşılmalı; diğer bir deyişle gerektiğinde iktidar sahipleri üyelerimize şikâyet edilmelidir.
4. Kent konularına ilişkin yereldeki muhalefet, itirazlar ve dava süreçleri ile etkin biçimde yürütülürken,
yerel yönetimlere teknik ve akademik katkı sağlamaktan da geri durulmamalıdır.
5. “Oda neye yarar?” söylemi, “Odam benim için var!” a dönüşmelidir.
6. Özellikle kamu projelerinde haksız rekabetin önüne geçmenin en önemli aracı olacak proje
yarışmaları, Mimarlar Odası’nın ana çalışma konuları arasına girmeli ve Mimarlık yarışmaları yalnızca
yarışma sonuçlanana kadar değil, yarışmaya konu proje uygulaması bitinceye kadar Odanın takibinde
olmalıdır.
7. Mimarlar Odası, Serbest Çalışan, ücretli ve kamu çalışanı üyelerinin sorunlarına ilişkin etkin çalışma
yürütmeli, bu konuda şubeleri vasıtasıyla yerelde yaşanan sıkıntıları tespit etmeli ve bu sorunların
çözümünde yine siyasete etki etme ve baskı kurma çabasından geri kalmamalıdır.
8. Merkez Yöneticileri, 55 bin mimarı temsil ettiklerinin bilinci ile hareket etmeli ve her koşulda
üyeleriyle barışık ve üyelerine karşı uzlaşmacı olmalıdır.
9. Merkez Yönetimi, Şubeleri arasında mutlak bir koordinasyon sağlamalı; şube ve temsilciliklerimiz
arasındaki uygulama farklılıkları son bulmalıdır. Mimarlar Odası Genel Merkezi 26 şubemizin yanında
27. Şube olarak değil; 26 Şubenin koordinatörü ve yöneticisi olarak var olmalıdır.
10. Çağın gereklerine uygun olarak sosyal medya uygulamaları etkin biçimde kullanılmalı ve Mimarlar
Odası mesleki gelişime yönelik yayınlar yapacak bir medya gücünü artık oluşturabilmelidir.
11. Şube yöneticilerinin katılımı ile gerçekleşen MYK toplantıları demokratik bir şekilde ve eşit söz
hakkı ilkesine dayanacak şekilde “masa etrafında” yapılmalı ve tartışma eylemine imkân vermeyecek
oturma düzenlerinden kaçınılmalıdır.
12. Şubeler ve Üyeler ile yalnızca ‘ödenti tahsilatı’ üzerinden kurulan ilişki algısı kırılmalı; müelliflik
haklarının korunması ve nitelikli mimarlık üretimlerinin önünün açılması konularında etkin çalışmalar
yapan ve bu çabasını üyesine hissettiren bir Merkez Yönetimi oluşturulmalıdır.
Yukarıda sıraladığımız tespitler ve öneriler hassasiyetle değerlendirildiğinde; Ülkemizde nitelikli
mimarlık üretimlerine ve sağlıklı yaşanabilir kentlere ilişkin umutlarımızın tekrar yeşereceğine inanıyor
ve Odamızın 46. Genel Kuruluna giderken bu deklarasyonun Odamızı yönetmeye aday olacaklarca
dikkate alınmasını diliyoruz.